lundi 18 août 2014

CHP'nin misyonu kesin bir biçimde sona erdi

CHP'nin misyonu kesin bir biçimde sona erdi


Erol ÖZKORAY
18.08.2014


CHP üzerine son 20 yıldır o kadar çok ciddi siyasi yazı yazıldı ki artık söylenecek söz pek kalmadı. Bu yazıların da çoğu özetle “CHP nasıl dönüşmeli ve sol bir parti olmalı?” üzerineydi. Yazıların sayısı ve sol talebin dozu arttıkça, CHP'nin darbeciliği ortaya çıktı, militarist olduğu deşifre edildi, sonunda da milliyetçi (faşizan sos ağırlıklı) ve muhafazakâr (islamcı soslu) adaylarla özdeşleşmeye gidecek kadar seviye düştü. Tablo bu olunca artık “CHP sol parti olsun!” diye hala yırtınmanın bir anlamı da kalmadı. Ama insanlar hala bunun için debeleniyor. Durum patolojik vaka görünümünde olduğu için, artık biz siyaset bilimcilerin değil, psikologların ve psikiyatrların işi.


Peki niye böyle oldu? Çünkü artık CHP'nin misyonu kesin bir biçimde sona erdi. Yeşilçam filmleri gibi sado-mazo bir SON! Zaten otoriter rejimi kuran ve bunu savunan bir parti için anormal uzun yaşadı. Tam 91 yıl. Bu hayatı uzun kılmak için çok mizansen yaptılar, Nazi hayranı İsmet Inönü bile “solcu” yapıldı. Yani halkı aldatmak için numaralar bitmedi, dezenformasyon ve yalan zirve yaptı. Siyasette yalan bir tek islamcıların tekelinde değil ve onlarla da başlamadı. Siyasette yalan insanlık tarihi kadar eski. İslamcılar daha 12 yıllık, biz ise burada 91 yıldır süren yalandan bahsediyoruz. Zavallı kendi seçmeni de, bu kadar yalan dolan ve mizansenden sonra bu partiyi sol bir parti sandı. Halâ da sanmaya devam ediyor. Aynen Cumhuriyet'i hala sol bir gazete sanmak gibi! Laik bir sosyal demokratın, islamcı bir adaya oy atmasının ne kadar büyük bir şizofreni ve travmatik bir durum olduğunun farkında bile değiller. Bunu bile yaptırdılar. E, o zaman artık anahtarı paspasın altına koyup dükkanı kapama zamanı gelmis demektir. Yani siyasi iflas hali.

CHP Faşizm Üzerine Kuruldu

CHP ile ilgili söz bitti ancak yazılacak bir tek bu yazı kaldı: Parti kendini feshetmeli! Burada partiler tarihi yazmıyoruz, ayrıca teoriye (demokratik sosyalizm) de fazla girmeyeceğiz çünkü solla ilgisi olmayan bir vaka ve siyasi dejenerasyon karşısındayız. Ama milletin bir anda kendine gelmesi için şuradan başlayabiliriz: CHP faşizm üzerine kurulmuş bir partidir. Buyurun.

CHP'nin kurulduğu dönemde Avrupa'da çok moda olan iki devrimci hareket vardı: Faşizm ve Komünizm. Faşizm, patenti Benito Mussolini'ye ait olan bir ideoloji ve doktrindi. Devrimciydi; çünkü parlamenter rejime karşıydı, aynı zamanda iki ideolojiye düşman (liberalizm ve sosyalizm) olan tek siyasi hareketti, tek adam üzerine (Duce) kuruluydu ve bu rejimde Duce, parti ile, o da devletle özdeşleştiği için totaliterdi. Mustafa Kemal, CHP'yi kurarken faşizm modaydı ve kitleleri peşinden sürüklüyordu. O da parti genel sekreteri Recep Peker'i “git bakalım bir incele!” diye Roma'ya yolladı. İşte Mussolini faşizminden 6 okun çalınması da böyle başladı. İtalyancada “fascio” ok demektir. Yani Faşizm kelimesinin temelinde ok vardır. Geçmise öykündüğü için Romalı liktörlerin okları... Mussolini'nin ideolojisi, yazarı olduğu Faşizmin Doktrini adlı yaklaşık 100 sayfalık kitapta, tam 12 ok olarak yer alır. CHP bu oklardan altısını seçmiştir: Devletçilik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, devrimcilik, halkçılık ve laiklik. Bu kitabı 1975 yılında Paris'te siyasal bilgiler okulunda öğrenciyken okudum, inceledim ve şok geçirdim. Yani, CHP adlı partinin prensipleri faşist prensiplerdi ve logosu da faşist bir logoydu. Faşizm konusunda çok okumamın ve bu konuya hakim olmamın nedenlerinden biri de budur. Peki 40 yılda bu partide ne değişti? Hiçbir şey! Değişemez çünkü ideolojisi ve kuruluşu faşizme dayanan bir partiden bahsediyoruz. Artık anakronik olmuş bir ideolojiden. Onun için CHP kendini yenileyemez, çünkü faşizm yenilenmez, ancak çöpe gönderilir. Demek ki, CHP'yi sola çekmek için didinmek abesle iştigaldir. Çünkü faşizmden ne yapılırsa yapılsın sol çıkmaz. Ama faşizmin bir biçiminden (örnegin Nazizm'den) ırkçılık çıkar, ayrımcılık çıkar, darbecilik çıkar, militarizm çıkar, halkçılık ta çıkar. Nitekim bu hastalıkların hepsi CHP'nin Kemalizm'den gelen eklektik ideolojisinin (artık ona da ideoloji denirse!) içinde vardır. Kısaca kuruluşunda faşizmden beslenen, hala aynı prensipleri savunan bir partinin de tek sıfatı olur: Anakronik; yani cağdışı. Böyle bir parti de yok olmaya mahkumdur.

Otoriter Cumhuriyetin Misyonu Bitti

CHP'nin Türkiye Cumhuriyeti ile özdeşleşen tarihi de artık bu misyonun bittiğini gösteriyor. Yani otoriter cumhuriyet misyonunun. CHP bu cumhuriyetin otoriter kalabilmesi için elinden geleni ardına koymadı, bugüne kadar statükoyu korudu, devletle özdeşleşti ve sonunda cumhuriyet kavramı değil ama otoritarizm çöktü. Üstelik bu otoritarizm bugün yerini islamcı otoriterliğe bıraktı. Cumhuriyeti demokratikleştirmediği için de CHP'nin siyasi bir özelliği kalmadı. Laikliği de devlet kontrolünde (Diyanet) otoriter bir biçimde uyguladığı için, o alanı da tamamen islamcılara kaptırdı. Halbuki laiklikte devlet bütün dini inançlara eşit mesafede durur ve hiçbirini desteklemez. Üstelik bugün artık laiklik demokrasi demek. Demokrasi laikliği garanti ediyor, ama tam tersi mümkün değil. İşte CHP türü dejenere laikliğin bizi getirdiği durum. Ama CHP'nin derdi hiçbir zaman demokrasi olmadığı için ne cumhuriyeti demokratikleşti, ne de laiklik demokrasiyi kurmak için kullanıldı. CHP 21. yüzyılda iki kavramı da muazzam biçimde ıskaladı: Cumhuriyet ve laiklik. Yani CHP'nin savunduğu cumhuriyet ve laiklik türü (her ikisi de anakronik kaldı) siyasi anlamda iflas etti. Bu fay hattını iyi kullanan islamcılar da iktidar oldu, özellikle de 2011 seçimlerinden sonra. CHP’nin askerle beraber demokratik olmayan bir rejimin bekçiliğini yapması ve laikliği dejenere etmesi İslamcıların karşı-devrimine zemin hazırladı ve onların iktidarı ele geçirmesine yardımcı oldu. Ülkenin çağdaş olabilmesi için gerekli olan demokratik cumhuriyetin kurulması ve gerçek laikliğin uygulanmasında CHP artık tamamen devre dışı. Sonuç olarak, CHP ile birlikte, kurduğu biçimiyle otoriter cumhuriyetin kullanım tarihi kesin bir biçimde sona erdi.

CHP Soykırımcı Bir Partidir

Faşizmin yanı sıra, CHP ayrıca soykırımı uygulamış olan bir partidir. Bilen bilir de, resmi tarihin patenti de CHP de olduğu için bu gerçek saklanır. Türkiye Cumhuriyeti'nde yalanı icat eden parti olmak kolay mı? Hatta daha da ilginci, CHP kanunla soykırım yapan dünyadaki ilk partidir. Soykırımlar gizli yapılır, iz bırakılmaz, resmi belge ortalıkta dolaşmaz; sonradan inkâr edebilmek için. Ama CHP öyle yapmadı: Mustafa Kemal ile birlikte 1937 ve 1938'de iki kanunla alevi kürtlere karsı Dersim Soykırımı'nı uyguladı. Gerçekten ne cesaret, ne yüzsüzlük ve ne barbarlık! Dünya tarihinde kanunla soykırımın yapıldığı sadece bir örnek daha var: Fransız devrimcilerin gerçekleştirdiği 1792 Vandée Soykırımı. Fransız parlamentosunda halâ iki kanun teklifi bu soykırımın tanınması için sırasını bekliyor. Dersim Soykırımı, kavramın mucidi Lemkin'in kriterlerine tamamen uyan tipik bir soykırımdır ama örneğin bu partinin hem Alevi, hem de Kürt olan genel başkanından bu konuda tık yoktur. Yani siyasi şizofreni bu değilse nedir? Yani sen kurban olarak, celladının partisinde, sahte cellat rolüne soyunuyorsun. Hem de kurban ve patron cellat, aynı kişide. Söz bitti.

Şimdi su sıfatlara bir bakalım: Faşist, soykırımcı, ırkçı. En ağırlarını aldım. Militarist, milliyetçi, devletçi, darbeci, ayrımcı olanları (üstelik sanki çok hafiflermis gibi) bir kenara bıraktım. Sıralanan sekiz sıfat solun düşmanıdır ve sol ideoloji ile (demokratik sosyalizm, sosyal demokrasi, sosyalizm) hiçbir ilgisi yoktur. İlk üç sıfat günümüz dünyasında ne durumda? Peki, aynı üç sıfat 1950'li yıllarda ne durumdaydı? O günden, bugüne dek her üç sıfatın uğradıgı muamele hep aynı oldu: Kanunla mahkum edildiler. Bu nitelikteki insanlar daha çok neo-nazi hareketlere yamandılar. Bizde ise bu üç sıfatla, söz konusu partinin sola çark etmesi bekleniyor! Geçiniz. Çok ilginçtir bu partinin kadroları, seçilmişleri ile ona oy atanları kendilerine “ama bu yaptığınız faşizm ve ırkçılık” dendiğinde hayrete düşerler ve sinirli bir biçimde reddederler. Yani CHP'liler faşist ve ırkçı olduklarından bihaberdirler. Örneğin Kürtlere karşı hala önyargılı davranmaları hem ırkçı olduklarının kanıtını oluşturur, hem de Dersim Soykrımı için özür dilemediklerinden, soykırımcı eğilimin hala sürdüğünü gösterir.

Aleviler eğer Stokholm sendromunu aşar ve cellatına oy atmayı bırakırlarsa CHP önümüzdeki ilk genel seçimde biter. Kürdistan'da nasıl silindiyse aynısı olur. Eğer Alevilerin bir bölümü yine mazoşizm içinde yüzerse, o zaman CHP iki seçim sonra tamamen yok olur. TSK'nın sivil uzantısı olan CHP'ye de atsa atsa bir tek pırpırlılar oy atar. CHP'nin yok olması da gerçek demokrasiye giden yolda, sahici sol partinin önünü sonuna kadar açar.

Otoriter Türkiye Cumhuriyeti artık yerini resmi olmayan bir Sünni İslam Cumhuriyeti’ne bıraktı. Bunun resmiyete dönüşmemesi amacıyla İslamcılardan kurtulmak için, gerçek sol dışında bir ikinci yol da zaten yoktur.

Son bir tespit ile noktayı koyalım. Evrensel anlamda ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir parti demokrasiden bahsedemez ve demokrasi sözünü ağzına alamaz. Yeni TCK’da 159. Maddenin yerini alan ve AKP’nin icadı olan 301. Maddeye CHP de destek vermiştir. Böyle bir partinin otoriterlik konusunda rakibi AKP’den bir farkı kalmaz, kuracakları (zaten kurmuş oldukları) sistem 40 katır mı, 40 satır mı ikilemine düşer ki buradan ancak otoriter bir rejim çıkar. Bunu savunan bir parti de zaten sol olamaz, hiçbir zaman da olmadı.